İşaretlerin Mantığı 

İlk insanların işaretleme ve işaretlerle duygularını anlatmaları ilk önce günlük hayat sıkıntılarını gidermeye yönelikti. Daha sonra bu yolu ekonomik alanlarda (mal alışverişi, para uygulamaları, hesap yapma vb.) kullanmaya başladılar. Bizim burada işaretler olayını incelerken asıl üzerinde duracağımız yönü define ve gömü alanıdır. Dolayısıyla yazıtbilim de denilen “Epigrafi” biliminin bir bölümüne girmiş oluyoruz.

Bu başlık altında ve kitabımızın bütününde vereceğimiz bilgiler bütünüyle Arkeoloji biliminin tespit ettiği okunmuş, çözülmüş veriler değildir. Aslına bakılırsa defineci gözüyle ve belli bir mantıkla çözümlendiği söylenen birçok tarihi figür, arkeologlarca bilim işi değil; film işi gibi değerlendirilmektedir. Bir bakıma bu yaklaşım büyük ölçüde de doğrudur. Çünkü bizim de uzun yıllar içinde edindiğimiz tecrübelerden bir gerçek çıkmıştır ki o da Türkiye’deki definecilerin tamamına yakını, yaptıkları işi hiç bilmeden yapmaktadır. Tamamen kulaktan duyma ve uydurma ifadelerle define peşinde koşulmaktadır.

Gerek işaretler ve semboller farklı biçimlerde olduğu gibi, aynı şekiller altında farklı anlamlar içerebilir. Bunu daima göz önünde tutmak gerekir.

Biz işaretleri farklı açılardan incelemeye çalışırken şu gruplandırmayı da okuyucumuzun bilgisine sunmak isteriz:

Her işaret farklı medeniyetlerin ve o medeniyetlerin içinde yaşayan insanın ilmi, sosyal yapısı, zenginlik-fakirliği, yaş durumu vs. gibi durumlarıyla yakından ilgili olduğu için; gruplandırma tablomuz bu düşünceyle hazırlanmıştır.

 

Her işaret ve sembol şu kriterlere/kıstaslara dayanarak incelenmelidir:

  • Rakamsal şifreler,
  • Alfabetik şifreler,
  • Dinsel şifre ve ideogramlar,
  • Sosyal simgeler,
  • Hayvan figürleri,
  • Para figürleri,
  • Tabiat varlıkları.

 

Biz asıl mesajımızı; görülen her işaretin mutlak define olup olmadığının belirlenmesi gerekir diye vermek istiyoruz. Böylece tabiat ve doğal güzelliklerimiz korunmuş olurken, inanıyoruz ki defineci insanlar da cehaletten kaynaklanan boş çalışmalarla emek, para, zaman ve ümitlerini heba etmemiş olacaklardır.

Bugün artık bir sektör haline geldiği birçok mahfilde ifade edilen definecilik; Anadolu insanımızın için sadece bir duyum ve ardından bir kazma-kürekten ibarettir. Oysaki definecilik birkaç yönüyle ihtisas isteyen bir alandır. Bunları kabaca şu başlıklar altında incelemek mümkündür:

 Duyum, rivayet ve söylemler: Defineciler arasında en yaygın işleyen kurum budur. Dağ başında, tarlada veya ev ya da bahçede bir işlenmiş taş gören kişi, adeta yerinden hoplamakta; parayı bulduğunu hayal ederek ne zaman ve nasıl kazı yapacağını hesaplamaya geçmektedir. Aynı şekilde bir köylü ya da çiftçimiz tarla ya da bahçesinde rastladığı bir taş veya mermer kütleyi çok büyük bir hazine bulmuşçasına en yakın çevresine anlatarak buradaki paranın nasıl alınacağını öğrenmeye çalışmaktadır. Bulduğu şeyin para işareti olup olmadığını düşünmeye ihtiyaç bile duymamaktadır.

En çok rastladığımız tablolardan biri de kişilerin dedelerinin, babaannelerinin gömdüğü ya da gömülürken gördüğü ama ölürken söylediği define anlatımlarıdır. Bunların çoğunun dedesi veya bir aile büyüğü güya bahçenin ya da tarlanın bir yerine bir miktar para gömmüştür ve kimseye uzun zaman söylememiştir. Biz bu tip yerlerin anlatımı ile gelen insanların çoğu zaman gerçekten o yerlerde para olduğundan değil; komşularında ya da köylerinde zaman zaman çıkan para söylentilerinden şüphelenerek bize geldiklerini biliyoruz. Bu insanlar güzel masallar ve senaryolar uydurarak terkedilmiş köy evlerinde bizi alet ederek “züğürdün son çaresi” filmini oynuyor ve bizi de figüran olarak kullanıyorlar.

 “Acaba var mıdır?” sorusu beyinlerini sürekli kemirdiğinden ve kendilerinin arayıp bulma imkânları da olmadığından bizi veya anlayan bir kişiyi uydurdukları senaryolarla kontrol memurluğuna tabi tutmaktadırlar. Defineciliğin temeli bu olduğu sürece elbette bu insanların bir yerlere gelebilmeleri asla söz konusu değildir.

Konunun yeri gelmişken burada çok önemli bir hususa temas edelim. Birçok define arayıcısı yaptıkları araştırmalarda çoğu kez hiçbir şey göremeden, bir bulguya rastlayamadan geri dönüp gelmektedir. Oysaki define araştırmacılığı dikkatli gözlem ister. Gerek mezar stellerinde ve gerekse kayalardaki işlenmiş motifler bazen iki benzer parçanın uzunluk bakımından çok küçük bir farkla ayrılmasıyla yön gösteriyor olabilir. Bazen küçük bir köşe kırığı o taşın yön çizelgesi olabilir. Bazen de bir ok işareti, bir balık ya da bir hayvanın baktığı istikamet gerçek olabileceği gibi, şaşırtıcı mahiyette ve tam ters istikamette olabilir.

Bu noktada işaretleri kullanan kişilerin kültürleri, inançları, düşünceleri çok önemlidir. Bu işin bir okulu ya da mutlak uyulması gerekli yasaları yoktur. İşaret koyucu olan kişinin kültürü, inancı, o anki düşüncesi ve hatta ruhsal yapısı bunun en belirleyici faktörüdür. Bunu çözmek ise iğneyle kuyu kazmaktan daha kolay değildir.

Bu kitaptan define işaret ve sembolleri anlamında yararlanma düşüncesi taşıyan okuyucularımıza bir konuda kesin bir taahhüt halinde mesajımızı verelim: “Hiçbir define gömücüsü benim malım şuradadır diye her hangi bir işaret veya sembolü kullanarak yer göstermez.” Çünkü bu davranış insanın doğasına aykırıdır. Bu işin mantığına da aykırıdır. Define gömüsü yapan insan bir başkası gelsin benim malımı kolaylıkla alsın gitsin diye saklamaz. Bunun için de belirli işaretleri kullanıp define arayıcısını uğraştırmayayım, adama kolaylık olsun, arkamdan dua etsin diye de böyle bir şeyi yapmaz.

Şu da var ki; saklanan bir malzemenin yeri kaybolmasın diye bazı işaretlemeler yapılmış olabilir. Bizim de desteklediğimiz düşünsel yapı budur. Bunların mantığını da çözmek için en az bilgi kadar önemli olan yaşanmış pek çok tecrübeye ihtiyaç vardır. Günümüzde işaret kovalayan insanların pek çoğu define işareti çözmekten çok arkeolojik sembollerin genel anlam yapılanmasından yararlanarak tarihi eser ve mezarların yerini keşfetmeye ve buraları kazarak bir şeyler elde etmeye çalışmaktadırlar.

Oysaki sembollerin anlaşılması ile işaretlerin mantığının kavranması birbirinden çok ayrı şeylerdir. Yukarıda özellikle belirttiğimiz gibi semboller gizli simgelerdir ve anlaşılabilmesi için bazı değerlere sahip olmak gerekir. Bunlar evrensel ölçütlerde ortak sistem haline gelmiş şeylerdir. Bazen zekâ, bazen bilgi ve bazen de bunların gerçek anlamını kavrayabilmek için yetkili yerlerden izin verilmiş olması gerekir.

Hâlbuki işaretler böyle değildir. Özellikle define anlamında oluşturulmuş işaretlerin çözülebilmesi bilgiden çok dirayet ve beyin jimnastiği isteyen bir iştir bu da daha ziyade tecrübelerle elde edilebilecek bir yetenektir.

Arkeolojik Eğitim Önemi

Ancak; arkeolojik anlamda eğitim görmüş, epigrafyaya bir ölçüde hâkim, sembolizm alanında kendini yetiştirmiş, İbrani, Süryani, Ermeni, Roma, Bizans ve Osmanlı harf/rakam sistemlerini az-çok bilen ve bütün bunların yanında define kazılarında tecrübe edinmiş bir insanın bu alanda başarı şansı elbette ki daha yüksek olacaktır.

Hâlbuki günümüzde define kahvehanelerinde bu işin suyunu çıkaran taş/kuş gördüm diye kazı yapan insanların sayısı çok fazladır. Bundan daha fenası ise; define işaretlerinden anladığını iddia edip ortaya çıkan şarlatan ve madrabazların zavallı insanlara tarihi eserleri tahrip ettirmeleri ve kazı yaptırmalarıdır.

Hangi birini yazalım bilmiyorum; bir de bunlara ilaveten cinci, muskacı, bakımcı denilen üçkâğıtçı hoca müsveddelerini de eklerseniz, iş içinden çıkılmayacak hale gelmektedir.(Biz burada yüce dinimiz adına hizmet veren ilahiyat uzmanı, âlim ve fazıl muhterem hocalarımızı tenzih ediyoruz.)

Bir de son olarak bu alanda kitap yazmış olmak için ortaya çıkan başka madrabazlar da piyasada çevre kirliliği oluşturmaktadırlar. Bunlardan bir tanesinin ortaya koyduğu kitapta örneğin bir (N) harfine kontrol ve denetim olmadığı için birkaç farklı şekilde anlam verilmiş, bir arkeolojik sembolde ise hiç define ile alakası olmadığı halde “ Mal 5metre aşağıda” gibi çirkin ve saçma ifadelerle okuyucu yanıltılmıştır.

Türkiye’de bu sahada yazılmış bazı kitaplar vardır. Biz onları kitap olarak nitelemekten sıkıntı duyuyoruz. Define işiyle hiç alakası olmayan bazı sembol ve işaretleri anılan kitabın içine koyarak “Defineye şu kadar adım, bu kadar adım” diye nitelemek öyle bir cehalettir ki, bu kadar cehalet ancak tahsil ile elde edilebilir.

Her rakam ve her harf define işareti demek değildir. Bunun için biz karşılaştığımız her insana araştırma, sorma ve istişare tavsiyesinde bulunuyoruz. Defineciliğin bir kazı işi olamayacağını, öncelikle sormak, sorgulamak ve ihtimalleri güçlendirmek sanatı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Şayet Anadolu’da her rakam ve her yazı bir defineye işaret olsa idi Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün fertlerine hiç çalışmadan ve yattığı yerde Avrupa’daki bir insanın aylık kazancının birkaç katını günlük yevmiye diye ödeyebilirdi. Ama yok böyle bir şey.

Bunlarla beraber rakamlar çok önemlidir. Harflerin bir rakam değeri vardır ve bu metot arkeolojik alanda olsun, define gömülerinde olsun kullanılmış olabilir. Örneğin bir (X) işareti yemin (teyit etme) ya da mezar işareti olabileceği gibi Roma harf ve rakam değeri olarak “10” adımın veya rakamsal olarak sayılarla anlatılmak istenilen bir düşüncenin ifadesi olabilir.

L Harfinin Önemi

Yine aynı şekilde (L) harfi Roma rakamı olarak (50) yi ifade edebileceği gibi kare bir kutu içine alınarak, kabartma olarak işlendi ise bu kilit anlamı taşır ve bir “bitiş” ile bir yeniden “başlayışın ifadesidir. Bununla beraber sosyal statüsü yüksek olan bu insanla ilgili olarak mücevherat ve parayı kapsayan hazine işareti olarak da değerlendirilir. Burada dikkat edilecek unsur resmin bulunduğu yer ve nasıl bir konumda kullanılmış olduğudur. Biz “L” işaretini mezar stellerinde kişinin fizik gücü, Dünya değişimi, mezar armağanlarına ilişkin variyeti veya Dünya’da iken ekonomik üstünlüğünün bir simgesi olarak bunun mezar taşında dillendirilmesi anlamında (Resim:1) gördüğümüz gibi, geç Frigya dönemine ait bölgelerde kayanın kendisi “L” biçiminde kesilip işlenmiş halde de (mezar olarak) gördük. Aynı işareti Bizans medeniyetinin hayat bulduğu pek çok yörede kayalarda oyma olarak da görmek mümkündür.

İşaretlerin kendisi bazen bir olayı ifade ediyor olmakla beraber, o işaretin yapısı oradaki olayla ilgili bilgileri de verebilir. Mesela bir mezar ifadesi olan kayadaki oyuk, derinliğin bilgisini verdiği gibi, hangi yönde olduğunu kenarındaki bir çizgi veya nokta ile (Resim:2) veriyor olabilir. Oyuğun genişliği de o istikametteki mesafenin tayinine yardımcı olur. Böylece biz; sabit bir kayadaki küçük bir oyuktan hem mezarın derinliğini, hem o çukur işarete olan uzaklığını ve hem de hangi istikamette olduğunu öğrenmiş oluruz.     

Bu arada önem arz eden hususlardan birisi de rakam ve harflerin gerçek anlamlarıyla okunabilmesidir. Yani biz hangi rakamın hangi döneme ait bir yazı olduğunu bilmezsek, onun ifade ettiği anlamı da çözemeyiz. Mesela; ellinin ilk rakamı çizgisel olarak aşağıdaki biçimlere doğru evrim geçirmiş, sonra M.Ö. I. Yüzyıl dolaylarında (L) harfine benzetilmiştir.

 

â    à      i      à          à          à        à     L

 

Görüldüğü gibi şekillerin her birisinin ifade ettiği rakamsal değer (50)’dir. Ama bu durumu bilmeyen bir defineci bu işaretlerin ilk ikisinden birini bir kayada görse onu ok işareti zannedecek ve o yönde hedef arayacaktır. Böyle bir çalışmanın sonucu ise her zaman boş olacaktır. Biz en sağdaki gerçek 50 sayısını ifade eden (L) (∟) motifini “Burada 90º dönüşlü bir tünel var” diyerek harfin boyutlarını ölçümleyen sözüm ona işaret uzmanlarını da gördüğümüz için konunun önemini burada anlatmaya çalışıyoruz.

Yine burada bizim tarihsel süreç içinde değişerek bu görüntüleri elde etmiştir diye verdiğimiz şekillerden bir tanesi yani: â ideogramı antik dönemin pek çok sürecinde kadın ve kadın cinsel organı anlamında kullanılmıştır. Bunun ok ucu olarak yukarıya bakan şekli ise erkek betimlemesi olarak arkeolojik kontekstlerde yerini almıştır.

Ele geçen bir takım işaretlerin de mutlak ve kesin anlamda; “karşılığı budur” denmemelidir. Araştırma yapılan bölgede veya definenin kimlere ait olduğu konusunda o emaneti bırakan veya orada yaşayan insanların kimler olduğunu da mümkün olduğu kadar bilmek gerekir.

Biz kitabımızda bazı işaret ve simgelerle ilgili olarak onların hangi anlamları ifade ettiklerine dair bilgiler veriyoruz. Ancak sayfalarımızı pek çok yerde çizilmiş, elden ele gezen işaretlerle dolu kâğıt parçalarının fotokopileri ile doldurmak istemedik. Zira bu işle uğraşan insanlara bunların zarar ve zaman kaybından başka getireceği hiçbir şeyin olmayacağını çok iyi biliyoruz. Çünkü çoğu uydurma ve kulaktan dolma asılsız şeylerdir. Bunları örnekleri ile açıklayacağız.

Günümüzde de sıkça rastladığımız gibi, eski dönemlerde de ölen kişinin sosyal statüsüne göre o insanın sağlığında iken yaptığı işleri, sahip olduğu mal varlığını, elindeki mesleğini, ölüm sebebini, taşıdığı unvan ve titrini vb. unsurları yazıyla değil de resimle anlatan mezar taşları biliyoruz. Bu, o devirlerin kendi zihniyet ve anlayışlarıyla, törelerinin gereği bir uygulamadır.

Dikkat Edeceğimiz Konulardan

İşaretler hakkında şunu belirtmekte fayda vardır: Konulan her işaret; her yerde aynı anlama gelecek diye bir kural da yoktur. Gerçi, bazı işaret ve semboller asırlar boyunca aşağı yukarı aynı düşünceleri ifade etmiştir ama hiç kimsenin aynı anlamı çıkaramayacağı ya da hiç anlayamayacağı işaretler de vardır. Bu tür yalnız o figürü yapan kişinin kendisine özel bir şifre olan işaretlerin varlığını da kabul etmek zorundayız.

Ayrıca yaşadıkları devir ve coğrafi bölgenin farklı olmasından dolayı her kültürün aynı harf ve rakamları, aynı simgeleri kullandıkları da düşünülemez. Bir kayadan alınan buradaki işaret birçok insana farklı şeyler düşündürebilir. Ama resimdeki şifreyi sağlıklı okuyan kişi bir sığınağın yolunu bulmuştur. Burada bir define sinyali de alınmışsa; artık o kişiye düşen tek şey yasal yoldan izin alıp çalışmaktır.

Definecilerin yer arayıp bulmada asıl sıkıntıları işaretleri bulmak değil, bulunan işaretleri okuyup çözebilmektir. Aslında pek çok zaman bir definenin hemen yanı başında gezilir, dolaşılır; ama farkına varılamaz hatta üzerine basılır, yine de bunun bilincinde olunamaz. Çünkü çoğu defineci ne yaptığını, ne yapmak istediğini bilmemektedir. Özellikle arazi üzerinde arama yapılacağı zaman kişiler bir kısım mihenk noktalarını hiç bilmemektedirler. Bunun için işaret arayıcılarına şu tavsiyelerde bulunmak isteriz.

  • Arazilerde, geniş taramalı gözlem yapınız. Çevreye geniş bakınız. Bu bakım işlemini çıplak gözle yapınız.
  • Küçük ve büyük tepecikler, kaybolması mümkün yerler değildir. Öyleyse bu tür tepelerle güneşin çeşitli konumları ve dağ-dere ilişkisi boyutunda oranlar, münasebetler kurunuz.
  • Bu münasebeti geniş çevre alanı içinde yapınız ve kendi kendinize mutlaka; “Ben olsam nereye gömerdim?” sorusunu sıkça sorarak en uygun yeri bulmaya çalışınız.
  • Yakın, orta tarih içinde çeşme ve pınarlar önem arz eder. Bunların gözeleri kaybolmuş olabilir. Buralarda yoğunlaşınız
  • Arama alanınızı tararken işaretlere rastladı iseniz; bunları sakın kendi kendinize yorumlamayınız. Bir uzman kişi ile kontak kurunuz.
  • Defineye götüren işaretler çoğu zaman bir tane değildir. Bulduğunuz bir işaretin, muhtemel define yerine göre aynı çaptaki yuvarlak çevresini inceden inceye tarayınız. Başka işaretler olup olmadığına emin olunuz. Böylece bulacağınız ikinci ve üçüncü işaretler gömen kişinin de mantığıyla sizin, emanete daha kolay ulaşmanızı sağlayacaktır.
  • İşaretler arazi üzerinde bazen çevresel değil de peşi sıra olabilir. Bu durumda ardışık verilen takip şifrelerinin birbirine uymayacağını ve aldatıcı, yön saptırıcı olanların da bulunabileceğini aklınızdan hiç çıkartmayınız. Bu tür gömüler genellikle hacimli ve yüklüdür. İşiniz yine bir uzmanla olacaktır. Sormak paylaşım demektir. Ama unutmayın ki; sormamak ve ihtiras göstermek de, sizin için yorgunluk ve sonuç alamamaktır.
  • Araziyi geniş alan taramasıyla süzdükten sonra, arama alanınızı mutlaka 100m² ye düşürmeye çalışınız. Dar alana yoğunlaştığınız zaman artık neticeye ulaşmanız kolaylaşmış demektir. İyi bir işaret okuma tekniğine sahipseniz sizin için mesele zaten büyük ölçüde halledilmiştir. Yasal izin yoluna başvurarak, yasal bir engel de yoksa kazı işlemlerine başlayabilirsiniz.
  • Bu işiaretler bir dedektör kullanılarak takip edilmelidir.