İşaretler Hakkında
İşaretler hakkında şunu belirtmekte fayda vardır: Konulan her işaret; her yerde aynı anlama gelecek diye bir kural yoktur. Gerçi, bazı işaret ve semboller asırlar boyunca aşağı yukarı aynı düşünceleri ifade etmiştir ama hiç kimsenin aynı anlamı çıkaramayacağı ya da hiç anlayamayacağı işaretler de vardır. Bu tür yalnız o sembolü yapan kişinin kendisine özel bir şifre olan işaretlerin varlığını da kabul etmek zorundayız.
Şimdi sıkıntı kaynaklarından birisine daha değinelim. Bu da işaretlerin okunabilmesidir. Dağın, bayırın yüzeyinde, ormanın ıssız bir yerinde rastlanan bir işaret önünüze çıkmış olabilir. Bir defa aklınızdan çıkarmayınız ki gömüleri yapan ve ona bir gün tekrar ulaşma ümidiyle işaretler koyan insan zeki bir insandır. En uygun saklama yerini ve bulabilme koşullarını günlerce, belki haftalarca düşünerek planlamış ve uygulamıştır. Zira definelere bırakılan iz ve nişanlarda da bu anlayış büyük ölçüde hâkimdir. Yoksa hiç kimse gömdüğü hazinenin tam üzerine bir kocaman taş dikip, onun üzerine de “ burada altın var” diye yazı ve resimle işaret koymaz.
Bu durumda öncelikle yapılacak iş; aranan definenin hangi dönemde ve hangi millet mensubu tarafından gömüldüğünü bilmeye çalışmaktır. Bu bize o dönem insanının düşünce yapısını, dinsel simgelerini ve en önemlisi kullandıkları alfabe ve rakam tarzlarını bilme zorunluluğunu getirecektir.
Genelde Define Hakkında Konuşulanlar
Çünkü bilindiği gibi pek çok definecinin ağzından;
— “Şu işareti Ermeni ya da Rum olan filan kişiye sordum” tarzında sözler dolaşır. Bu şundandır: o işaret ancak o alfabe ve dilbilgisine sahip olan aynı kültürün insanı bilecektir. Öyleyse hangi işaret, hangi manaya delalet eder, bunu çözmek gerekecektir.
Kitabımızda Anadolu’da çok rastlanılan yazı ve rakam modlarının bir kısmını verdik. Bunları örnekleriyle göreceksiniz. Ancak unutmayınız ki her gömücünün kendi kafasından uydurup koyduğu bir şifre, bir nişan sizin karşınıza çıkmış olabilir. Bu tip durumlarda yine işin uzmanına ve çok üst düzeyde gerekli bir mantık savaşına ihtiyacınız var demektir. Yorumlama gücü ve dirayeti, genel kültürü, tarih bilgisi, definecilik tecrübesi veya arkeoloji
Definede Yazıt Bilimi
( epigrafi = yazıt bilim ) bilgisi olan kişi burada başarıya daha yakın olacaktır.
İlk iş olarak şunun iyi bilinmesinde fayda vardır: Eski çağ insanları alfabe harflerini ve rakamlarını bizim gibi kullanmıyorlardı. İlkyazı modeli M.Ö. 15. yy. dolaylarında kuzeybatı Samilerince yapılmıştır. Bu tarih günümüzden yaklaşık 3500 sene öncelerine tekabül eder. İlk dönemlerde farklı resim ve şekillerle ortaya konulan yazı işlemi daha sonraki yüzyıllarda Yunan alfabesiyle, bütün milletlerin ortak olarak kabul gösterdiği ve benimsediği bir şekle dönüşmüştür. Yazının tarihine genel olarak baktığımızda; bugün Dünya’da kullanılmakta olan bütün alfabelerin hemen hemen hepsi Fenike alfabesinin az çok doğrudan torunlarıdır.
Anadolu, alfabelerde kullanılan bütün model ve şekillerin evrimini bizzat yaşayan bir coğrafyadır. Öyleyse doğusundan batısına, birçok medeniyetin iz ve işaretlerini bu bağlamda rakamsal harf ve rakamsal simgelerini bu topraklarda görmek mümkündür.
Aşağıdaki bölümlerde, Anadolu’da yaşamış veya kültürü bir biçimde oraya ulaşmış olan muhtelif kavimlerin kullandıkları alfabe harflerini, rakamlarını ve onlara temel teşkil edip defineciyi de ilgilendiren bazı örnekleri verdik. Bunlar az veya çok definecilerin karşılaştıkları işaretleri direkt veya dolaylı olarak atalarıdır.